50. Yaşa -Açık- Mektup
Bazen durumumdan çok dertlenince 10 veya 20 yıl önceki Murat’la hayali bir konuşma yaptığımda geçmişteki Murat’ın şimdiki halime gıpta edeceğini farkedip biraz kendimi toparlamıştım. Bu mektubu da 10 yıl sonraki halime bir hatırlatma ve muhasebe çağrısı olarak yazmak istedim.
Yine zaman ne kadar hızlı geçti degil mi Murat? 40 yaşında da böyle hissetmiştin. Şimdi üzerine koca 10 yıl daha geçti, ama geriye dönüp bakınca yine bir an gibi. Gerçi, belki bu sefer farklı hislerin vardır. Geçen 10 yılı belki ilk 40 yıla göre daha farkındalıkla yaşamışsındır. O zaman “ne kadar çok anı biriktirdim, ne çok ürettim bu 10 yılda” diye düşünüyorsundur. Yani, umarım öyle olmuştur.
1-2 yıl öncesine kadar 40 yaşı hayatımın ilk ve sonraki dönemini değerlendirme zamanı olarak görüyordum hep. Bir şeyler başarmak, bir şeyler üretmek için 40 yaşına kadar vaktim olduğunu, ondan sonra hem enerjimin, hem de çevresel şartlarımın yeni bir şeyler denemeye imkan vermeyeceğini düşünüyordum. Proje tutturma hayallerimin “deadline”ıydı 40 yaş. “2022’ye kadar bir şeyleri yaptım yaptım, yoksa artık emeklilik planlarına dönerim” diyordum. Bilmiyorum, belki insan kendine hep bir ümit alanı oluşturmak istediği için, belki de zaman geçtikçe algılarımız değiştiği için, son bir kaç yılda 40 yaşına gelirken başaramadığım şeyler konusunda tamamen pes etmemi gerektirecek bir sebep olmadığını düşünmeye başladım.
Yakın zamanda dinlediğim, Nasuh Mahruki’nin 50. yaşına gelirken kendi hayatından kesitleri anlattığı bir sunumunda söylediği “40 yaş olgunluk, 50 yaş bilgelik yaşı derler” sözü beni düşündürdü. Evet, 40 yaşıma girerken kendimi fiziksel olarak 10 sene önceki kadar enerjik hissetmiyorum. Hoş 30 yaşımda da çok enerjik biri miydim, tartışılır. Ama zaman geçtikçe zihnimin daha farklı çalışmaya başladığını fark ediyor ve bu farklılığın da bazen önceki yaşlarıma göre daha etkin, daha verimli sonuçlara ulaşmama katkı sağladığını hissediyorum. Sanki artık bunca yıl tecrübe ettiğim şeylerden yeterince ders aldığımı ve gelecek dönemde de bunun ekmeğini yiyebileceğimi hissediyorum. Umarım 40’lı yaşlarım gerçekten de böyle olmuştur.
Hoş, kendi bireysel çabalarım, dert ve planlarımın dışında da o kadar çok şey oluyor ve bunlar hayatımı o kadar derinden etkiliyor ki, “sen böyle naif planlar yap bakalım Murat, seneye dünya ne olacak, ondan bile haberin yok” diye de kendimle dalga geçesim geliyor bazen. 2 yıldır pandemi ile beraber hayatlarımız neredeyse tamamen değişti. Birkaç ay önce yakın çevremle Rusya ile nükleer savaş başlarsa halimiz ne olacak diye konuşuyorduk ciddi ciddi. Yine de şanslıyım tabii ki, ne pandemi hayatımda ciddi bir soruna yol açtı, ne bir ekonomik sıkıntı yaşadım, ne de savaş. En azından şimdilik...
Son dönemde sağlık, iş ve sosyal hayat dengesi, daha üretken olma konularında kendimde güzel gelişmeler görüyorum. Umarım bunlar gelecek 10 senede artarak devam etmiştir. 50 yaşımda kendimi sağlıklı, zihnen ve bedenen dinç, iş ve sosyal hayatta biri gibi hayal etmeye çalışıyorum. Bunun için yapmam gerekenlere gecikmeli de olsa başladığımı düşünüyorum ancak umarım bu gecikmenin etkisi büyük olmaz.
Şu anda Hollanda’ya taşınmamızın 5. yılındayız ve aile bireyleri olarak burada olmaktan memnunuz. Ali Barış durumuyla ilgili henüz kendi bir yargıda bulunabilecek yaşta değil ancak 10 sene sonra 16 yaşına geldiğinde yaşadığı yer, ailesi ve çevresi hakkında fikirleri olgunlaşmaya başlayacaktır. Umarım hem kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi kararlarını verip bunların arkasında durabilen bir birey olmuştur, hem de anne ve babası olarak bizlerden de memnundur.
Kendine mektup yazmak zormuş. Ne diyecek olsam zaten biliyorsun gibi geliyor. Ama aradaki 10 yıllık fark bilemeyeceğim neler getirecek emin de olamıyorum. O yüzden her ihtimale karşı bazen kendimde eksik gördüğüm bazen de gelecekte yanlışa düşmekten korktuğum bir kaç konuda tavsiye vererek bitireyim:
- Karakterini ve prensiplerini mevcut şartlara ve imkanlara göre değiştirme. Paran var diye israfa, paran yok diye cimriliğe kayma. Bunu sevmezsin, biliyorsun.
- Doğru bildiğini söyleme ve yapma konusunda cesur ol. Haksızlığa karşı sessiz kalma.
- Başkalarının kendi hayatlarıyla ilgili kararlarını yargılama, yargılayanı destekleme. Bilakis kendiyle ilgili kararlar verenleri bu cesaretinden dolayı tebrik et. Kararı çok garip geliyorsa anlamaya çalış, ama anlayamıyorsan da saygı duy.
- Toptancı olma. Kalabalıklar hakkında yorum yapmaktan kaçın. Her bir insanın eşi benzeri olmayan farklı bir birey olduğunu unutma.
- Kendine ve sevdiklerine ayırdığın vakti hayatının merkezinde tut. Unutma, geçmiş anılardan ibaret.
Son olarak eğer bu mektubu 50. yaşına günler kala okuyorsan, hadi 60. yaşımıza bir mektup yaz.