Hollanda’da 1 yıl
Philips Lighting’de çalışmak üzere ailecek taşındığımız Hollanda’nın Eindhoven şehrinde, geçtiğimiz günlerde 1 yılı doldurduk. İlk ay ve 6. aydaki gibi, önemli bir dönüm noktası olduğunu gördüğüm 1. yılda da izlenimlerimi paylaşmak istiyorum.
- Bir yerde 1 yıl doldurmak önemli, zira bu sayede bütün mevsimleri, bütün ödemeleri, bütün etkinlikleri ve yılın belirli zamanlarına bağlı bütün özel durumları tecrübe etmiş oluyorsunuz.
- Hollanda’da 6 ay ilkbahar, 2 ay sonbahar, 4 ay da kış yaşanıyor. Türkiye’de bildiğimiz manada bir yaz yaşamadık. Toplamda yaklaşık 5 günde 30 derece ve üzerini gördük. Onlardan ikisinde de turuncu alarm ilan edildi. Yaşlıların gerekmedikçe sokağa çıkmamaları, sıcaktan bunalanların klimalı alışveriş merkezlerine girmeleri salık verildi. Onun dışındaki süreçte Nisan-Eylül ayları boyunca gündüzleri 18–25 derece aralığında, geceleri de 10–20 derece aralığında geçti. Açıkçası ben çok sıcak sevmediğim için bu süreçten oldukça memnundum. Klima veya ısıtıcı kullanmaya ihtiyaç olmadan geçirebildiğiniz yeterince uzun bir süreç.
- Kış ayları ise -ki bunlar Aralık-Mart bölümünü kapsıyor- gündüz genelde 0–10 derece aralığında geçti. Bazen geceleri -5 dereceye kadar düştü. Normalde burada çok nadiren kar yağarmış ama şansımıza bu sene aralık ayında 2 gün baya güzel kar yağdı. Soğuk, eğer çok rüzgar olmazsa çok sıkıntı vermiyor açıkçası. Ama buranın en leş havası, soğuk, rüzgar ve yağmurun beraber olduğu hava. Ve bu havada bisiklete binmek… Paha biçilemez.
- Buraya geldiğimiz ilk hafta 95 euroya satın aldığım 2. el bisikletimle 1 yılı doldurdum. Şu ana kadar sadece 1 gün işe otobüsle gitmek zorunda kaldım. Zira o gün saatte 140km’ye ulaşan hızda bir fırtınadan dolayı kırmızı alarm verilmiş, şehirde bir çok ağaç devrilmiş ve bazı çatılar uçmuştu. Bisiklete binmek değil, yürümek bile zordu. Ama onun dışında bütün yılı bisikletle geçirdim.
- Burada 1 yılı doldurduğunuzda ekonomik durumlar daha bir netlik kazanıyor. Hem yıllık vergilerle tanışıyorsunuz, hem de yıllık olarak hesaplanan elektrik/su/doğalgaz masrafları da netlik kazanmış oluyor. Biz kişi sayısı ve oturduğumuz evin şartlarına göre tahmini olarak hesaplanan bir rakamla elektrik ve doğalgaz için aylık €105 ödüyorduk. Ama yılı doldurduğumuzda bu rakamı toplamda €150 kadar aştığımız sonucu çıktı ve bu farkı ödemek durumunda kaldık. Aylık ödememiz de yeniden hesaplanarak €139’ya çıkarıldı. Bunun dışında yıllık €190 civarında bir çevre temizlik vergisiyle tanıştık.
- Burada vergiler göze soka soka ve hiç de hafife alınmayacak miktarlarda alınıyor. Buna rağmen vergisini ödemeyen yok. Ayrıca vergilerin karşılığının alındığı konusunda da neredeyse şüphe yok. Ayrıca, burada devlet, yıllık toplanan vergilerden oluşturduğu bütçesinde, kullanmadığı miktarı, vergi mükelleflerine geri ödüyor. Bu yüzden sanırım Mayıs ayında, ödediğimiz vergilerden devlet tarafından kullanılmayan miktarından payımıza düşen bir kısmı geri alacağız. Ne diyelim; insan gerçekten hayret ediyor.
- Burada ev sahibi olmak bir çok açıdan çok makul. Bir kere kredi almak kolay, faiz oranları çok düşük ve aylık ödemeler genelde ödeyeceğiniz kiradan daha düşük. Zaten Hollanda’lılar pek kirada oturmuyorlar. Kiralık evler genelde göçmen veya geçici süreliğine orada bulunan kişiler için oluyor. Bu yüzden biz de 1 yılı doldurmaya başladığımız zamanlarda ciddi bir biçimde ev almayı düşünmeye başladık ve bu konuda somut adımlar attık. Şu sıralar bir ev için kontrat imzalamış durumdayız ve mortgage sürecini bekliyoruz. Bu süreci, süreç tamamlandıktan sonra ayrıntılı olarak yazmak istiyorum ama, özetle ev sahibi olarak, şu an ödediğimiz kiraya göre aylık masrafımız yaklaşık 300–400 euro civarında düşecek, şehrin biraz daha dışında ama müstakil, bahçeli, buranın şartlarına göre yeni ve daha geniş bir evimiz olacak.
- Bu sıralar eşim burada kendi işini yapmak için çalışmalara başladığı için 21 aylık Ali Barış’ımız için kreş bakmaya başladık. Burada kreşler oldukça pahalı. Haftanın 5 tam günü çocuğunuzu bir kreşe vermek isterseniz, aylık €1,200-€1,400 aralığında bir ücretle karşılaşıyorsunuz. Ve buna rağmen bir kreşte yer bulmak büyük mesele. Hele 5 gün için sorarsanız, size genelde 6 ay sonrasına falan gün veriyorlar. Hollanda’lılar imkanları ölçüsünde çocuklarını birkaç gün kreşe verip, 1–2 gün az çalışarak veya evden çalışarak veya anne/babalarından yardım alarak çocuklarını büyütüyorlarmış. Bunun yanında, eğer çiftlerin ikisi de çalışıyorsa, burada devlet kreş parasının yaklaşık 3’te 2’lik kısmını karşılıyor. Bu şekilde mesela €1,200’luk kreş ücreti -anne-babanın toplam kazancı ve toplam çalışma sürelerine göre değişmekle birlikte- €500 civarına düşebiliyor. Devletin insanların iş hayatına katılmalarına destek vermek için yaptığı bu katkı bence gerçekten çok mantıklı ve faydalı.
- Ben buraya Highly Skilled Migrant statüsünde geldiğim için, benim eş zamanlı olarak başka iş yapma veya bu statüyü karşılamayacak başka bir işe geçme şansım yok. Ancak benim sponsorluğumda gelen eşim burada herhangi bir işte, istediği şartlarda çalışabiliyor veya şirket kurabiliyor. Burada şirket kurma şartları da oldukça cezbedici. Şirket kurmak için buranın ticaret odası gibi bir kurumun sitesinden bir başvuru formu doldurup randevu alıyorsunuz. Randevunuzda €50 ödeyerek başvurunuzu yapıyor, oradan aldığınız belgelerle bankada şirketiniz için hesap açıyorsunuz ve şirketiniz kurulmuş oluyor. Şirket adresi olarak evinizi göstermeniz mümkün ve stopaj vs masrafı yok. Bunun dışında muhasebeci tutma zorunluluğu da yok. 3 ayda bir online bir form aracılığıyla gelir/giderinizi beyan etmeniz yeterli. Fatura için maliyeden onaylı koçan vs almanız veya e-fatura sistemine kaydolmanız gerekmiyor. İstediğiniz formatta, üzerinde firma bilgilerinizin ve vergi numaranızın olduğu bir dokümanı fatura olarak kullanabiliyorsunuz. Zaten burada bütün para alışverişi banka üzerinden yapıldığı ve nakit para neredeyse hiç kullanılmadığı için devlet vergi takibini daha rahat yapıyor. Bu kısmı henüz teyid etmemekle birlikte, aylık €2,000’ya kadarki gelirlerden vergi de alınmadığını duydum. Keşke Türkiye’de de girişimciler için şirket kurma şartları bu kadar cezbedici olsa.
- Flemenkçe öğrenme konusunda ciddi bir çabam olmadı ve bunun pek bir sıkıntısını da çekmedim. Ancak Ali Barış’ın kreşe gitmesiyle sosyal hayata katılarak hızlıca Flemenkçe öğrenecek olmasından dolayı, biz de öğrenmek zorunda kalacağız gibi görünüyor. Bense hala İngilizcemi geliştirme derdindeyim. Zira hala, iş dışında neredeyse sadece Türklerle görüştüğümüz için İngilizce konuşma ve dinleme pratiğim çok yavaş ilerliyor. Dil konusuna da ayrıca değineceğim. Burada birkaç kez araç kiralayarak çevre şehirlere gittik. Kiraladığım araçların özelliklerine göre ödediğim paraların uygunluğunu görünce, araba alma fikrinden iyice uzaklaştım. Örneğin, 9 gün için kiraladığım bir Mercedes C serisi, yeni bir SW araç için toplamda €300 civarı bir ücret ödedim. Böyle bir aracı almak istesem ekonomik gücüm yetmez belki ama ihtiyaç halinde kiralamak gayet makul.
- Kiraladığımız araçla Paris’e, Belçika’ya ve Almanya’ya gittik. Toplamda yaklaşık 1500 km yol katettik ve 2 depo benzin için yaklaşık €130 ödedik. Şehirlerarası seyahat eder gibi, hiçbir vize veya kontrol noktasına takılmadan ülkeler arası gezebilmek gerçekten büyük zevk. Ülke değiştirdiğini sadece tabelalardan veya navigasyondan farkedebilmek, ütopik bir hayali yaşamak gibi. Tabi buradaki insanlar için bu gayet sıradan bir şey. Yakın zamana kadar ekibimizde çalışan bir arkadaşımız, her gün Belçika’dan işe geliyor. “Sınırların kalktığı dünya” hayali, burada bir nebze olsun gerçekleştirilmiş.
Buraya geldiğimden beri neredeyse her hafta 1–2 kişiden, değişik kaynaklardan yurtdışında ve özellikle de Hollanda’da çalışmak konusunda sorular alıyorum. Bu çok garip bir his ama çok açık da bir gerçek. Bu gelen sorulara hızlı dönüş yapmakta bazen zorlanabiliyorum. O yüzden bu yazılarımın faydalı olduğunu ümid ediyorum. Soru ve katkılarınızı beklerim.