Hollanda'da 5+ yıl

Hollanda'da 5. yıl önemli bir dönüm noktasıydı. Bu yazıda bu süreçteki önemli gelişmeleri aktarmak istedim.

Hollanda'da 5+ yıl
Hollanda Açık Hava Müzesi

Şubat 2017’de, Philips Lighting’de çalışmak üzere ailemle birlikte taşındığım Hollanda’da 7. yılımıza doğru yaklaşıyoruz. İlk yıl genişleyen periyotlarla izlenimlerimi aktardığım yazılarım blogumda bulunuyor. Aslında bu yazıyı 5. yıl dolduğunda yayınlamak istemiştim ancak bu zamana kadar sarktı.

Tabi takdir edersiniz ki yeni taşındığınız bir ülkede geçen 5 yıl, hakkında konuşulacak bir çok konu getiriyor. Burada fazla ayrıntıya girmeden olabildiğince kısa şekilde bazı kilometre taşlarına değinmek istiyorum.

Ev alma

Hollanda’ya gelen arkadaşlarımızın çoğu ilk yıl kirada oturduktan sonra ev alma planlarına başlıyorlardı. Çünkü Hollanda’da ev kredisi ile ev sahibi olmak çoğu durumda kira ödemekten ucuza geliyor ve giriş maliyeti de çok düşük. Gerçi bu durum son birkaç yıldır ev fiyatları çok hızlı yükseldiği için biraz değişmeye başladı. Pandemi, Ukrayna savaşı ve çok sayıda göçmene karşın az yapılaşma sebebiyle hem kiralık hem satılık ev fiyatları uçuşa gecti.

Hollanda’ya geldiğimiz dönemde, 1 yıl sonra bir ev almaya bakarız diyorduk. Ancak “kötü komşu insanı ev sahibi yapar” dedikleri gibi, biz de manyak bir komşuya denk geldik ve o yüzden Hollanda’da ilk yılımızı tamamlamadan bir ev alma sürecine girdik. O süreç Mart 2018’de tamamlandı ve evimize taşındık.

"Kötü komşu" konusuna kısaca değinmem gerekirse; Hollanda'ya ilk geldiğimizde Eindhoven merkeze yakın 3 katlı bir apartmanın ara katında yaşamaya başlamıştık. Daha geldiğimiz hafta, gece 1:30'da ağlayan 9 aylık bebeğimizi uyutmaya çalışırken kapımız çaldı. Biz tabi çok endişelendik ama yine de kapıyı açtım. Kapıyı açtığımda genç bir kadın, ağlama gürültüsünden dolayı uyuyamadığını, ertesi sabah önemli bir toplantısı olduğunu söyledi. "Ne yapabilirim" dediğimde de "salonda yatsanız?" falan dedi (Bunu kendisi de yapabilirdi ama o anda aklıma gelmedi bunu söylemek). Ben "acaba burada usul böyle mi" diye düşüncelerle çok da üstelemeden, elimden geleni yapacağımı söyleyerek kapattım. Bu konuyu daha sonra iş yerimde ve çevrede tanıdığım bir çok kişiyle (Hollandalı arkadaşlar dahil) konuştuğumda, onların kriterlerine göre de bu durumun kabul edilebilir olmadığı yorumunu alınca biraz rahatladım. Daha sonra uzunca bir süre komşularla olumsuz bir ilişkimiz olmadı. Hatta aynı üst kat komşumuz ile çok etkileyici olumlu bir anımız bile olmuştu (Hollanda'da 6 ay yazımda anlatmıştım).

Ancak 8-9. aylarımızda bu komşumuz bebek ağlaması gürültüsü sebebiyle bizi ev sahibimize şikayet etmeye, tavanımıza vurmaya hatta bizi polis çağırma tehdidiyle (çocuk istismarı suçlamasıyla) korkutmaya dahi çalıştı. Hollandalılardan görmeye alışık olmadığımız şekilde bunları da gelip yüzümüze karşı söylemek yerine ev sahibiyle ve tavana vurarak iletişim kurması bizi daha da gerdi. Neyse ki bu kişi dışındaki herkes (ev sahibimiz, ev sahibimizin irtibat kurduğu diğer komşularımız) konuyu çok soğukkanlı ve makul karşıladı. Ancak biz bu gerginlikler vesilesiyle, daha sonrası için düşündüğümüz ev alma planımızı "ivedilikle" hayata geçirmeye karar verdik.

Banka ile görüşüp kredi limitimi daha önce ögrenmiştim. Bu limitin altındaki evlere bakmaya başladık (Buranın satılık ev ilanı sitesi funda.nl'den). Bu limitin çok altındaki bir fiyata ve Eindhoven'ın dışındaki bir ev olmasına rağmen, 3. baktığımız eve teklif vererek aldık.

Hollanda'da NHG (Ulusal Mortgage Garantisi) adlı bir kurum, her yıl belirledikleri bir tutarın altındaki evler için, ilk kez ev alacaklara uygulanmak üzere bankalara bazı garantiler vererek yıllık faiz oranını bir miktar düşürüyor. Bu miktar biz ev almak için başvurduğumuzda €265,000 idi ve şansımıza alacağımız ev de bu fiyattaydı. Hatta bu ayrıntıyı biz de kredi başvurusu yaparken farkettik.

Hollanda'da ev fiyatının tamamı için banka kredisi kullanılabiliyor. 30 yıla kadar vade ile kredi alabiliyorsunuz. Ayrıca Hollanda'da kendi oturacakları ilk evini alacaklara birtakım vergi indirimleri uygulanıyor. Bu sayede, ilk yıl oturduğumuz eve aylık €1,450 kira öderken, aldığımız ev için aylık €1,000 civarında bir kredi ödemeye başladık.

Hollanda'da da ev satış işlemleri noterde yapılıyor ancak noter tecrübesi Türkiye'dekinden oldukça farklıydı. Noterden mevcut ev sahibine de uygun bir gün ve saat için randevu aldık. Satış işlemi yasal olarak Hollandaca olmak zorunda olduğu için noter bize bir de simultane tercüman ayarladı. Belirlenen saatte oraya gittiğimizde Türkiyedeki gibi veznelerin olduğu kalabalık bir ortam yerine, sessiz bir ofis bulduk. Büyükçe bir toplantı odasına alınarak ev sahibi, noter ve tercümanımızla masanın etrafına oturduk. İçecek ikram edildi, noter tebrik etti, bize süreci anlattı ve Hollandaca olarak anlaşmanın şartlarıni tek tek okuyup iki taraftan da onay aldı. Yarım saat kadar süren bu seromoni ile resmi olarak evi almış olduk. Notere bu işlem için €550 ödedik. Bu arada tüm bu süreç boyunca tüm ödemeleri bizim adımıza banka yaptı ve biz sadece bankamıza ödeme yaptık.

Toplamda €11,000 gibi bir ödeme yaptık. Bunun €2,600'su NHG'ye ev tutarının %1'lik kısmı olarak bir katılım ücreti oldu. NHG bu katkılarla, bir şekilde kredisini ödeyemeyenlerin borçlarını ödeyip sorunlarını gidermeye çalışıyor. Ayrıca bir sonraki yıl bu masrafların yaklaşık €3,000'luk kısmını vergi iadesi olarak geri aldık.

İlk oturduğumuz evi eşyalı kiraladığımız için yeni eve eşya da almak gerekiyordu. Şansımıza mevcut ev sahibinin Amerika'ya taşındığını ve eşyalarının tamamını elden çıkarmaya çalıştığını öğrendik. Bu şekilde bazı temel eşyaları ev sahibinden alarak nispeten kolayca eve girdik.

Eşyalı evde oturmamıza rağmen taşınmak gerektiğinde bir otomobille taşınamayacak kadar çok eşyamız olduğunu farkettik. O yüzden burada çoğu kişinin yaptığı gibi bir Mercedes Sprinter kiralayarak mesai arkadaşım Ika'nın da desteğiyle 2 seferde eşyalarımızı taşıdık. Bu vesileyle bir de Sprinter kullanma tecrübem oldu. Aracı haftasonu için kiraladım ve yaklaşık €100 verdim. Bana çok makul geldi.

Taşınmak için 2 günlük €100'ya kiraladığım araç

Bu arada kiralık evimizden çıkarken depozitomuzun çoğunu da ev sahibine bıraktık. Evi yeterince temiz bulmadı, bir duvarda çizikler farkedip boyattı ve belediyede adımıza çevre temizlik vergisi olduğunu söyleyip onu da depozitodan düştü. En çok evi temizlemek için 1 hafta akşamları uğraştığıma yandım.

İstanbul’dayken ulaşılması en uzak ekonomik hayallerimde bahçeli bir ev sahibi olmak vardı. Bu hayale bu kadar kolay ulaşmak beni oldukça şaşırttı. Yanlış anlaşılmasın, çok özel ve pahalı bir evde oturmuyoruz, buranın standardı denebilecek bir ev. Ama bunca yıl apartman dairesinden başka bir yerde oturmamış biri olarak beni fazlasıyla mutlu etti.

Otomobil alma

Aldığımız ev şehrin biraz dışında, Ali’nin kreşine biraz uzak ve toplu taşımaya çok yakın olmadığından, bir de araba mı alsak diye bakındık. Araba almanın da herhangi bir birikim vs gerektirmediğini (kredi ile) öğrenince, evden yaklaşık 2 ay sonra bir de araba aldık. Hiç peşinat ödemeden, aylık €400 kredi ödemesi ile (4 yıllık) 1.5 yaşında (16,000 km'de) bir Toyota Yaris Hybrid aldık. Türkiye’de krediyle aynı arabanın sıfırını alırken çektiğim sıkıntı hala aklımda.

Toyota Yaris Hybrid 2016, 2. sahibinden temiz :)

Okul

Ev aldıktan sonra bir süre bize artık uzak olmasına rağmen, alışkanlığını bozmamak adına Ali’yi mevcut kreşine götürmeye devam ettik. Ancak 1.5 yıl kadar sonra evimize 500 metre mesafedeki okul binasında bulunan kreşe verince bu yaptığımıza pişman olduk. Zira kreşe yürüme mesafesinde olmak çok avantajlıydı ve ayrıca yakınımızdaki kreşten de çok daha memnun kaldık. Özellikle dil gelişimi konusunda çok faydalı oldu. Önceki kreşte grubun yarısı Türk çocuklardan oluştuğu için olsa gerek, Ali’nin Hollandaca öğrenmesi biraz yavaş gidiyordu. Bu yeni kreşte Ali birkaç ay içerisinde dil konusunda sıkıntı çekmez hale geldi.

Burada kreş sonrası düzenli eğitime 4 yaşında başlanıyor ve 4 yaşını doldurduğu günden itibaren ana okulu diyebileceğimiz sınıfa katılabiliyor. Ali de mayıs 2020’de (tam da pandeminin tavan yaptığı zamanlarda) okula başladı.

Hollanda’da bütün okullar özel okul ancak parasını tamamen devlet ödüyor. Okulların başarıları merkezi bir sistemle raporlanıyor ve ortalamanın çok altında kalan okullarla özel olarak ilgileniliyor. Okulların benimsediği farklı eğitim felsefeleri olabiliyor. Montesori, Dalton, Waldorf felsefesine göre ya da hristiyan veya islam okulları gibi dini yaklaşımlı tarzlarda eğitim veren okullar var. Ancak büyük çoğunluk çocuklarını evlerine en yakın okula gönderiyor. Bu sayede çocuklar hem okullarına yürüyerek veya bisikletle ulaşabiliyor, hem de sınıf arkadaşları aynı zamanda komşuları oluyor. Biz de ilk başta biraz daha uzaktaki okullara baktıysak da sonra evimize en yakın okulda karar verdik. 3 yıllık süreçte büyük oranda da memnunuz.

Pandemi

Pandemi şartları hayatlarımızı çok değiştirdi. 2 yılda toplamda 5 gün falan ofise gittim sanıyorum. Onun dışında hep evden çalıştım. Hollanda’da ilk vakalar göründüğü haftadan itibaren önce kendi inisiyatifim ile, sonraki haftadan itibaren de hükümetin tavsiye kararıyla beraber evden çalışmaya başladım. Daha ilk ay içerisinde sürecin çok uzayacağını kestirdiğim için de, evde çalışma ortamımı ayarladım. Pandemi sonrasında da Trendyol Hollanda'da, yine tamamen evden çalışmaya devam ettim. Şu anda tekrar tam zamanlı ofis hayatına dönmek istemem, bu düzene oldukça alıştım.

Evden çalışmak bir harika dostum :P

Pandemi döneminde bizi en çok zorlayan dönemler okulların ve kreşlerin kapandığı dönemler oldu. Bunu 2 yıllık süreçte 3 kez, her seferinde 2-5 hafta aralığında yaşadık. 3 kişi evde bir yandan çalışmak bir yandan çocukla ilgilenmek zorunda kalmak bizi baya zor durumda bıraktı. Yine neyse ki bu süreci ev aldıktan sonra yaşadık, bu sayede her yerin kapalı olduğu dönemlerde güzel havalarda bahçemizde veya evin yanındaki ormanda vakit geçirebildik. Bu bazı zamanlar bize soluk alma imkanı verdi. Pandemi döneminde eğitimde düzen kurmakta çok zorlanıldı. Hastalanan öğretmenlerden dolayı sık sık öğretmen eksiğinden sınıf birleştirmeler yapıldı. Ama önemli bir fark olarak okullar açık tutulmak için çok çaba gösterildi. Hollanda pandemi konusunda bazı risk seviyeleri ve her seviyede uygulanacak tedbirleri belirledi. Burada ilkokulların kapanması en son uygulanacak tedbirlerden biriydi. Bu anlayışın temelinde hem küçük çocukların COVID'i kolay atlatması ve yayılmasına katkısının düşük olması düşüncesi hem de okulların kapalı olmasının ailelerin çalışmasını zorlaştırması yatıyordu.

Pandemi sürecinde Hollanda’da açık alanda hiç maske zorunluluğu gelmedi. Hatta kapalı alanlarda maske zorunluluğu bile neredeyse 10 ay sonra geldi. 1-2 ay kadar bir sürede de geceleri sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Buna rağmen maske takma zorunluluğu ve geceleri mekan kapatma, bir süre uygulanan gece sokağa çıkma yasağı gibi tedbirler halk tarafından çokça eleştirildi, yüksek mahkemeye şikayet edildi, bazen şiddetli şekilde protesto edildi.

Seyahat

Hollanda'da yıllık 25 iş günü yasal izin hakkınız oluyor. Bu sayede ve avrupa içi seyahatlerin de nispeten uygun fiyatlı ve pratik olması sayesinde geride kalan 5 yılda -pandemiye rağmen- baya gezdiğimizi düşünüyorum. Pandemi döneminde çadır kampı yapmaya başlamamız baya faydalı oldu. Hem güvenli hem de eğlenceli birkaç kamp tecrübemiz oldu. Almanya, Hollanda, İsviçre, Fransa ve Avusturya'da kamp yaptık. Özellikle seçmememize rağmen gittiğimiz her kamp yerinde bolca Hollandalıya denk geldik. Buradan kamp konusunun Hollanda'da ne kadar popüler olduğunu gördük.

İlk kampımızdaki bu manzara beni baya heyecanlandırmıştı

Pandemiden hemen önce Selanik'e bir gezi düzenledik. Eindhoven'dan Selanik'e direkt uçuş olduğu için ve buralar dedemin doğduğu yerler olduğu için (Vodina - Edesa doğumluymuş) böyle bir gezi yapmak istedik. Gittiğimizde Selanik'i Türkiye'ye çok benzettik. İnsanları ve şehir yapısı hiç yabancı gelmedi. Kiliseleri kaldırıp yerine cami koysan herhangi bir anadolu kasabasında olduğunu düşünmemek zor.

Kalıcı oturum ve vatandaşlık

Hollanda’da 5 yıl doldurunca kalıcı oturum ve vatandaşlığa başvuru hakkına sahip oluyorsunuz. Kalıcı oturumu 5. yılımız dolduktan birkaç ay sonra aldık. Vatandaşlık için bazı dil ve kültür sınavlarını geçmek gerekiyordu. Sınavlarda beklentiler düşük ancak ben çalışmadığım için biraz zorlanarak da olsa hepsini geçtim. Bu sayede şartları tamamlayıp 2022 Mayıs ayında ailecek vatandaşlık başvurusu yaptık. Onay kararı Ocak 2023'te geldi ve Şubat 2023'te de belediyemizdeki küçük bir törenle resmen Hollanda vatandaşı olduk.

Vatandaşlık seromonisi için 10 şubatta belediyeye çağırıldık. Bizimle birlikte 4 aile oradaydık ve bunların 3'ü Türk'tü. Belediye başkanı bizzat gelerek önce bizimle tanıştı, sohbet etti. Maraş depreminde hayatını kaybedenler adına bizi 1 dakikalık sessiz kalmaya davet etti. Hollandaca konuşuyordu ve ben söylediklerinin çoğunu anlamıyordum ancak vatandaşlık almak için orada olduğumuzdan mahcubiyetle çaktırmamaya çalışıyordum. Nihayet yemin törenine geldik ve hepimiz sırayla belediye başkanının karşısında dikilip, gözlerinin içine bakarak, yanımızda okunan, Hollanda yasalarına bağlı kalacağımıza dair yemin metnine bağlılığımızı Hollandaca olarak beyan ettik: "Dat verklaar en beloof ik"

Hollanda milli takımına imzamı atarken

Hollanda çifte vatandaşlığa izin vermiyor. Bu yüzden yeminimizden kısa süre sonra göçmen idaresinden 6 ay içerisinde mevcut vatandaşlığımızdan çıkmamız ve bunu bildirmemiz talebi geldi. Biz de bu işlemleri Türk konsolosluğunda yaparak Haziran ayında Türk vatandaşlığından çıktık. Sadece 7 yaşındaki oğlumuz çifte vatandaş olmaya devam ediyor. Zira 18 yaşından küçüklerin hangi vatandaşlıkta kalacağı kararıni 18 yaşında kendilerinin karar vermesini istiyorlar.

Bu yaz İstanbul'a geldiğimizde nüfus müdürlüğünde Mavi Kart başvurusu yaptık. Bu statü oy kullanma hariç, Türk vatandaşının sahip olduğu neredeyse bütün haklardan faydalanma imkanı veriyor. Nüfus müdürlüğündeki görevliye "bu kartın vatandaşlıktan farkı nedir" diye sorduğumda, "hiç bir şey! işte çifte vatandaşlığa izin vermeyen ülkeleri böyle kandırıyoruz biz de" dedi. :)

Kalıcı oturum ve vatandaşlık aldığımız için artık yasal olarak burada yaşamak için çalışma zorunluluğumuz kalmadı. "Her an geri dönebilecek misafir" modundan çıktık. Bu geleceğe güzel bir kafa rahatlığı verdi. Tabi Hollanda pasaportunun seyahat konusundaki gücü de iştah kabartıcı. Umarım hakkını verebiliriz.

Hollanda'da 5 yıl doldurmanın en acı tarafı %30 vergi avantajını kaybetmek. Hollanda'ya uzman göçmen olarak geldiğinizde 5 yıl boyunca gelirinizin %30'undan vergi ödemiyorsunuz. Bu da net gelirinizi ciddi oranda artıran bir şey. 5 yıl dolduğunda bunu kaybedince insan kıymetini daha iyi anlıyor. Neyse ki 5 yıl bizim için burada temel ekonomimizi oturtmamız için yeterli olduğu için bizi çok olumsuz etkilemedi.

Hollanda'da X yıl

Artık "buralı" olmuş biri olarak daha Hollandada yaşam izlenimi paylaşmamın bir esprisi kaldı mi bilmiyorum. Zira artık Türkiye izlenimi paylaşmak daha ilgi çekici ayrıntılar içerebilir gibi. Yine de belki daha spesifik konularda faydalı olabileceğini düşündüğüm yazıları takip etmek isterseniz (dil öğrenme, eğitim/sağlık sistemi, şehir planlaması gibi konularda daha ayrıntılı bilgi edindiğimde bunlar hakkında yazasım var), "Yurtdışında Yaşam" kategorisini takibe alabilirsiniz.

Görüşmek üzere...

Me on Mastodon: https://synaps.space/@murat